HPV Virüsü ve Aşısı

Bulaşıcılık özelliği çok yüksek olan HPV (Human Papilomavirus), kadınlarda genital siğil, rahim ağzı ve vajina kanserine yol açabilen tehlikeli bir virüstür. Çünkü HPV enfeksiyonu geçiren kadınların rahim ağzı kanserine yakalanma riski, bu virüsle karşılaşmayan kadınlarla kıyaslandığında yaklaşık 200 kat daha fazladır. HPV’nin 100’den fazla çeşidi bulunmaktadır. Bu virüsler vücudun değişik yerlerinde siğillere (kondilom), hücre çoğalması sorununa ve kansere neden olabilmektedir.

HPV kişinin vücuduna geldikten sonraki 2 – 3 ay içinde siğil oluşur ve siğiller sıklıkla genital bölgede, kimi zaman da vücudun diğer yerlerinde çıkabilir. Aslına kayda geçenden çok daha fazla sayıda kişi bu virüsle temas ederken, virüsün % 80-90’ı vücudun savunma hücreleri tarafından yok edilebildiğinden sorun yaratmaz. Ancak geri kalanları yok edilemez ve kanser de dahil olmak üzere pek çok soruna sebep olur. HPV taşıyıcısı olan kişide kanser oluşma süreci 10- 15 yıl gibi uzun bir zamandır ve bu süre içinde de kimi zaman hiçbir belirti gözlenmeyebilir.

Tanısı konmuş ağız kanserlerinin % 99’unda, erkeklerde penis, skrotum ve anorektal kanserlerin en yaygın nedenleri arasında da HPV olduğu bilinmektedir. Bu kadar ciddi sorunlar yaratabilen bu virüsün özellikle kansere neden olan yaygın türlerine karşı günümüzde aşılama yapılmakta, bu sayede HPV’den korunmak mümkün olmaktadır.

HPV nedir?

Bilinen 100’den fazla türü olan HPV (Human papillomavirus), hem erkek hem de kadınları etkileyen yaygın ve bulaşıcı özelliği yüksek bir virüstür. HPV türlerinin pek çoğu zarardır, vücutta hiçbir belirtiye, şikayete neden olmaz ve kendi başlarına yok olur. Bazı HPV türleri el ve ayaklarda yaygın siğillere neden olur, hatta bazıları baş -boyun kanserlerinin gelişimine bile yol açabilir.

HPV denince ilk olarak akla gelen ve aslında en riskli olan türü ise genital bölge kanserlerine sebep olan türüdür. Bu virüs hem kadın hem de erkekte genital bölge kanserlerine yol açabilir. İnsanda genital bölgeyi etkileyen yaklaşık 40 çeşit HPV bulunur. Aslına bakılırsa pek çok kişi, hatta insanların % 80’i yaşamları boyunca en az bir tür genital virüs ile enfekte oluyor ve genital temas içeren herhangi bir cinsel birlikteliği olan herkes genital HPV‘ye yakalanma riski taşıyor.

HPV türleri nasıl sınıflanır?

Bilinen 100’den fazla çeşidi olan HPV grubundaki her virüse, virüs tipini tanımlayan bir sayı verilerek sınıflandırma yapılmıştır. Bu türlerden genital HPV tipleri “yüksek riskli” olarak nitelendirilen tip 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58 gibi şeklinde, “düşük riskli” olanlar ise tip 6 ve 11 şeklinde numaralandırılmaktadır. Bunlardan “yüksek riskli” tipler rahim ağzı (serviks) kanserine ve bazı vajinal, vulval ve anal kansere neden olabilir. “Düşük riskli” tipler ise genital siğillere neden olabilir. Ancak kansere neden olan HPV türlerinin enfeksiyonuna karşı koruyucu aşılar bulunduğunun da altını çizmekte fayda var.

HPV nasıl bulaşır?

Bilinen en net veri HPV’nin ciltten cilde temas ile bulaştığıdır. HPV taşıyıcısı olan biriyle yapılan vajinal, anal veya oral seks sonucu virüs bulaşabilir. Virüsle enfekte olmuş bir kişinin penis, skrotum, vajina veya dış genital bölgesi ile temas edilmesi durumunda HPV bulaşır. Bunu engellemek içinse cinsel ilişkide genellikle prezervatif kullanmak önerilir. Ancak prezervatif virüsün bulaşma riskini tamamen ortadan kaldıramaz. Çünkü HPV, prezervatifle kaplı olmayan bir genital alanda da bulunabilir ve buradan bulaşabilir. HPV neredeyse tüm erkekler ve kadınların hayatlarının bir döneminde aldıkları virüstür. Enfekte olan kişiler kimi zaman kendileri hiçbir belirti veya semptom yaşamadan da virüsü bulaştırabilir, virüse enfekte olduktan yıllar sonra bile semptomlar ortaya çıkabilir.

HPV tuvaletlerden bulaşır mı?

HPV, en sık olarak cinsel ilişki ile bulaşırken, aslında her türlü temas yoluyla da bulaşabilir. Bu sebeple de ortak kullanım alanlarında bulunan tuvaletler, hamam ve saunalarda da virüs bulaşabilir. Ayrıca ortak kullanılan iç çamaşırları ya da havlulardan da HPV bulaşabilir.

HPV bulaşması belirtileri nelerdir?

HPV bulaşan pek çok kişide yüksek riskli bir HPV türü, ciddi sağlık sorunları ortaya çıkıncaya kadar hiçbir enfeksiyon belirtisi göstermez. Bundan dolayı da aslında herkes düzenli aralıklarla test yaptırmalıdır. HPV bulaşmış olan kişilerin çoğunda vücudun bağışıklık sistemi, siğiller oluşmadan önce enfeksiyonu yenebilir. Ancak siğiller ortaya çıktığında virüsün türüne göre ve hastanın kadın ya da erkek oluşuna göre belirtiler değişiklik gösterir.

Erkeklerde HPV enfeksiyonu belirtileri nelerdir?

HPV enfeksiyonu erkeklerde genellikle herhangi bir belirti göstermez. Bazı virüs tiplerinde genital siğiller görülebilir. Ortaya çıkan genital siğiller; büyük ya da küçük, düz ya da kabarık ve kenarları da tırtıklı veya karnabahar görüntüsünde olabilir. Nadiren de HPV enfeksiyonunun erkeklerde penis veya anüs kanserine de yol açabildiği görülür. HPV enfeksiyonu kaynaklı bir diğer kanser türü de dilin tabanı ve bademciklerin dahil olduğu boğaz kanseridir. Ayrıca ciltte tipik olarak ortaya çıkan cilt siğilleri de belirtiler arasındadır. Ancak cilt siğillerine neden olan HPV tiplerinin kansere veya genital siğillere neden olanlarla aynı türde olmadığı da bilinir.

Kadınlarda HPV enfeksiyonu belirtileri nelerdir?

HPV enfeksiyonu erkeklerde olduğu gibi kadınlarda da genellikle bir belirti göstermez. Ancak bazı vakalarda HPV enfeksiyonu kaynaklı genital siğiller, deri siğilleri veya uterus serviksini hizalayan hücrelerde kanserli veya kanser öncesi değişiklikler ortaya çıkabilir. Siğiller kadınların cinsel ilişki sırasında ağrı hissetmesine ve üretradaki siğiller idrar yaparken yanmaya sebep olabilir.

HPV türleri göz önüne alındığında; kanser türlerine, genital siğillere ve deri siğillerine neden çeşitleri farklıdır. HPV enfeksiyonu varlığında rahim boynuna yapılan Pap testi, serviks içinde oluşan virüs ile ilgili değişiklikleri en erken dönemde tespit etme yöntemidir ve günümüzde serviks kanseri taraması için en etkili araç olarak kullanılır. Bir de servikal kansere ve diğer kanserlere neden olan HPV türleri “yüksek riskli” HPV türleridir ve kesinlikle çok tehlikelidir.

Rahim ağzı (Serviks) kanseri

Rahim ağzı (Serviks) kanseri, kadınlar için en riskli, en korkutucu ve en büyük risk içeren kanser türlerinin başlarında gelir. Bu sebeple de HPV enfeksiyonuna karşı aşılanmak kadınları serviks kanserinden koruyabilmesi açısından çok önemlidir. HPV aşısı yapılmamış kadınların çoğu rahim ağzı kanseri açısından risk altındadır ve tarama yapılırsa kanser tespit edilme riski yüksektir. Bu sorun genellikle siğillere neden olmayan virüs türlerden kaynaklanır. Bu sebeple de kadınlar çoğu kez enfekte olduklarını bile fark etmeden uzun yıllar geçirirler. Çünkü rahim ağzı kanserinin erken evreleri tipik olarak hiçbir belirti veya semptom göstermez ve fark edilmez.

Serviks kanseri zaman içinde belirli virüslerin tekrarlanan enfeksiyonu olan prekanseröz lezyonlara yol açabilir. Bunların mümkün olan en erken dönemde teşhis ve tedavi edilmesi gerekir. Zamanında tedavi edilmemesi durumunda bu lezyonlar kansere dönüşebilir. Bu bakımdan kadınlar, serviks kanserine yol açabilecek prekanseröz değişiklikleri saptayabilen Pap smear testini düzenli aralıklarla yaptırmalılar. Uzmanlara göre, 21 – 29 yaş arasındaki kadınların her 3 yılda bir, 30 – 65 yaşları arasındaki kadınların her üç yılda bir Pap testi yaptırmaları gerekir. Aynı zamanda HPV DNA testinin de her 5 yılda bir yapılması önerilir. 65 yaş sonrasında ise 3 kez arka arkaya yapılmış Pap testi sonucu veya anormal sonuç vermeyen 2 tane HPV DNA ve Pap testi yeterli olabilir.

HPV enfeksiyonu nasıl teşhis edilir?

Eğer hastada siğil oluşmuşsa, doktor siğillere bakarak direkt olarak teşhis edebilir. Genital siğil görünmemesi durumunda ise bazı testler yapılması gerekebilir. Bu tür durumlarda sirke (asetik asit) çözeltisi testi, Pap testi (Pap smear), HPV DNA testlerine başvurulabilir.

  • Sirke (asetik asit) çözeltisi testi

Serviks kanseri teşhisinde de kullanılan sirke çözeltisi testinde virüs ile enfekte olmuş genital bölgelere damıtılmış su ile seyreltilmiş asetik asit ya da sirke uygulanır. Bu sayede enfekte olmuş bölgeler beyaz renge döner ve görülmesi zor olan düz lezyonlar bile tespit edilebilir.

  • Pap testi (Pap smear)

Kadının serviks ya da vajinasından hücre örneği alınır ve laboratuvara gönderilerek analiz edilmesi istenir. Bu sayede kansere yol açabilecek anormallikler saptanabilir.

  • HPV DNA Testi

Rahim ağzı kanseri için en önemli risk faktörü olan HPV enfeksiyonunu tespit için servikal hücrelerde serviks kanserine neden olma olasılığı yüksek HPV (yüksek riskli veya kanserojen tipler) DNA’lar aranabilir. Bu amaçla HPV DNA testi Pap testi ile aynı zamanda yapılabilir. Bu test 30 yaş ve üstü kadınlarda servikal kanser taraması için Pap testi ve HPV DNA testinin birlikte kullanılması önerilir. 30 yaşın altındaki kadınlara ise önerilmez. Çünkü 20’li yaşlarda cinsel ilişkide aktif kadınlarda HPV virüsü çoğunlukla kendiliğinden iyileşebilir. Ayrıca HPV DNA testi, daha fazla test veya tedaviye ihtiyaç olup olmadığını anlamak için, Pap test sonuçları değerleri normalden farklı olan kadınlarda da ayırt edici olarak kullanılır.

HPV enfeksiyonu nasıl tedavi edilir?

Gençler ve çocuklardaki HPV enfeksiyonunda siğiller genellikle tedaviye ihtiyaç olmadan kendiliğinden geçer. Hali hazırda bulaşmış olduğu tespit edilen virüs için bir tedavi yoktur. Enfeksiyon aynı yerde veya vücudun başka yerlerinde tekrar çıkabilir. Enfeksiyon dolayısıyla çıkan siğiller ilaçla tedavi edilebilmekte, cerrahi müdahale ve başka tedavi yolları uygulanabilmektedir.

HPV enfeksiyonunun ilaçla tedavisi

Enfeksiyondan dolayı ortaya çıkan siğilleri yok etmek için kullanılan ilaçlar doktor kontrolünde doğrudan lezyona sürülür. Tamamen tedavi edebilmesi için genellikle ilacın uzun süre kullanılması gerekir.

Siğilleri yok etmek için kullanılan ilaçlar:

  • Salisilik asit: Eczanelerde reçetesiz satılır ve eğer uzun süreli düzenli olarak kullanılırsa siğilleri yavaş yavaş bitirir. Salisilik asit ciltte tahrişe neden olabildiği için hassas bölgelere ve yüz bölgesine kullanılması önerilmez.
  • İmikuimod (Aldara, Zyclara): Reçete ile satılır ve vücudun bağışıklık sisteminin HPV ile savaşma gücünü artırıcı etkisi vardır. Ancak uygulandığı bölgede kızarıklık ve şişlik gibi yan etkilere sebep olabilir.
  • Podofiloks (Condylox): Reçete ile satılan topikal bir kremdir. Uygulandığında genital siğil dokusunu tahrip eder, ağrı ve kaşıntı gibi şikayetlere sebep olabilir.
  • Trikloroasetik asit: Siğilleri kimyasal olarak tedavi eder. Hastanın avuç içlerinde, ayak tabanlarında ve cinsel organlarda olan siğilleri yakarak tedavi eder ve uygulandığı yerde tahriş yapar.

HPV tedavisinde cerrahi işlemler ve diğer prosedürler

HPV enfeksiyonu tespit edildiğinde genellikle ilk tedavi yolu olarak ilaçlar, kremler tercih edilir. Ancak ilaç tedavisinden istenen yanıt alınmadığında siğilleri temizlemek için cerrahi yöntemlerden biri uygulanabilir. Bu amaçla;

  • Sıvı azotla dondurma (kriyoterapi),
  • Elektrik akımıyla yakma (elektrokoter),
  • Cerrahi olarak temizleme,
  • Lazerle alma işlemleri yapılabilir.

HPV enfeksiyonundan korunmak için öneriler

HPV enfeksiyonlarına yakalandıktan sonra tedavi yöntemlerine başvurmak yerine enfeksiyondan koruyucu önlemler almak çok daha doğru bir yaklaşım olur. Bu bağlamda herkesin kendi başına alabileceği önlemler bulunmakla birlikte, yaygın siğillere neden olan HPV enfeksiyonlarından önlemlerle korunmak zordur. Yaygın siğiller oluşmuşsa, siğillerin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için ilaç tedavisi veya cerrahi tedaviye ihtiyaç vardır. Bu sayede enfeksiyonun yayılması önlenebilir. Yeni siğil oluşmasını önlemek için de;

  • Tırnakları ısırmak, tırnakların kenarındaki etleri koparmak gibi alışkanlıklardan vazgeçilmeli,
  • Ayak tabanında siğillere neden olan HPV enfeksiyonlarını önlemek için halka açık havuzlarda ve soyunma odalarında sadece kendi ayakkabı veya terlikleri giyilmeli, yere çıplak ayakla basılmamalıdır.

Genital siğiller ve diğer HPV ile ilişkili genital lezyonlar gelişme riskinizi azaltmak için;

  • Tek eşli cinsel ilişki yaşamak,
  • Seks partneri sayısını azaltmak (ideal olan tek partner),
  • Cinsel ilişkide lateks prezervatif kullanmak,
  • HPV aşısı yaptırmak önerilir.

HPV aşısı nedir, ne zaman yapılır?

HPV türlerinin sayısına göre koruyuculuğu değişen üç farklı HPV aşısı bulunmaktadır. Örneğin; Gardasil, Gardasil 9 ve Cervarix aşıları rahim ağzı kanserine karşı koruyucu etki gösterirken, Gardasil ve Gardasil 9 genital siğillere karşı da koruyucudur. HPV aşısı her yaştan, hemen herkes için çok önemliyken, özellikle 11 – 12 yaşlarındaki kız ve erkek çocuklar için rutin HPV aşısı önerilir. Bazı uzmanlar ise HPV aşısını 9 ya da 10 yaşından önce başlatmayı daha doğru bulmaktalar. Çünkü çocuklar cinsel ilişkiye başlamadan önce aşılanmalıdır. Bu bağlamda çocukların cinsel ilişkiye başlama yaşları her geçen gün aşağıya çekildiğinden erken dönemde aşı yaptırmak da doğru bir önlem olabilir. Çocuğun yaşı kaç olursa olsun cinsel ilişkiye girdiğinde bu virüse maruz kalırsa aşı yapılması etkili olmaz. Sonuçta HPV aşısı terapötik değildir, yani hücresel ya da dokusal değişiklikleri tedavi etmez ve hastalığı kapmış olanları korumaz. Ayrıca küçük yaştakiler, ileri yaştakilere göre aşıya daha iyi yanıt verdikleri için erken dönemde yapılması önerilir. HPV aşılarının koruyucu etkisi 7 yıl civarında olduğundan, bu sürenin sonunda yeniden aşılanmak gerekir.

2016 yılında güncellenen aşı programına göre; 9 – 14 yaş arasındaki tüm ergenlerin ve gençlerin, önceden önerilen üç dozluk program yerine en az altı ay arayla iki doz HPV aşısı almaları yeterlidir. Aşıya 15 – 26 yaşlarında başlayanlar, üç doz aşı almaya devam etmelidir.

HPV aşısından sonra nelere dikkat edilmeli?

Enfeksiyonu önlemek için HPV aşısı olan kişilerde yaşanması muhtemel şiddetli alerjik reaksiyon belirtileri, çok yüksek ateş veya alışılmadık davranışlar gibi kaygı uyandıran şikayetler, semptomlar olabilir. Aşıdan sonra mutlaka bu belirtilere dikkat edilmeli, alışılmadık her türlü belirti mutlaka dikkate alınmalıdır. Aşıdan sonra ciddi alerjik reaksiyon belirtileri olan; kurdeşen, yüzün ve boğazın şişmesi, nefes darlığı, kalp atışının fark edilir düzeyde artması, sersemlik ve güçsüzlük görülebilir. Alerjik reaksiyon olması durumunda bu belirtiler genellikle aşılamadan birkaç dakika ya da birkaç saat sonrasında başlar ve çoğunlukla şiddeti artarak devam eder. Bu tür bir durumda mutlaka doktora başvurulmalıdır.

HPV aşısından sonra alerjik reaksiyon belirtisi olursa ne yapılmalı?

HPV aşısından sonra kişinin hissettiği ve yaşadığı şey ağır bir alerjik reaksiyon veya bekleyemeyecek kadar acil başka bir durumsa vakit kaybetmeden en yakın sağlık kurumuna başvurulmalı, acil yardım talep edilmelidir. Ancak aşı olan herkeste aynı şikayetler olmayabilir ya da şikayetler hafif düzeyde olabilir. Bu sorunların bu kadar ciddi ve acil olmadığı durumlarda aşıyı yapan doktoru telefonla arayarak bilgi almak yeterli olabilir. Bu tür vakalarda muhtemelen sağlık görevlisi belirtiler, şikayetler hakkında sorular sorarak bilgi alır ve aşı sonrasında yaşanması muhtemel sorunları hastaya bir kez daha hatırlatır. Doktor, şikayetlerin ciddi olduğunu düşünürse sağlık kurumuna çağıracaktır. Çok ciddi ve önemli durumlarda aşılanan kişinin yanında bir refakatçiyle sağlık kurumuna gelmesi istenir, bunun mümkün olmadığı vakalarda sağlık görevlileri eve gelir ya da bir ambulans ile hastanın getirilmesi sağlanır. Aşıyı yapan doktor ya da bir sağlık kurumundaki görevli bu konuda en doğru yönlendirmeyi yapacaktır.

HPV aşısı türleri

Çok yaygın olarak görülen ve ciddi, hayati semptomlara sebep olabilen HPV virüsü tüm dünyanın maruz kalmaktan korktuğu virüs türleri arasındadır. Bu sebeple de tüm dünyada HPV aşırları yaygın olarak önerilmekte ve yapılmaktadır. Günümüzde etkisi çok net olarak bilinen ve yaygın olarak kullanılan iki ayrı firmaya ait HPV aşısı bulunmaktadır. Bunlardan biri GSK firmasına ait ikili aşı olan Cervarix, diğeri MSD firmasına ait dörtlü aşı olan Gardasil’dir. HPV konusunda en önemli husus önleyici olması için aşı yaptırmak olduğundan, her iki aşının da mümkünse seksüel ilişkiye hiç başlamadan 11 – 12 yaş kız ve erkek çocuklarına yapılması önerilir. Ancak HPV aşıları yapılmadan önce cinsel ilişki yaşanmış olsa da 9 – 26 yaş kızlara ve kadınlara HPV testi yapılmadan üç doz halinde HPV aşısı yapılabilir. Bu konuda yapılan araştırmalar, kadınlara 43 yaşına kadar aşı yapıldığında aynı olumlu etkinin oluştuğunu gösteriyor.

HPV kaynaklı kanser türlerinden korunmak için uygulanan hem Cervarixte hem de Gardasilde HPV 16 ve 18’e karşı antijen vardır. Bu iki tür virüs de tüm dünyada rahim ağzı kanserlerinin ortalama % 70-80’inden sorumludur. Bu bağlamda dünya genelinde HPV karşıtı olarak yapılan aşılar bu iki HPV tipine karşı da % 100 koruma sağlamaktalar. Dörtlü aşı olan Gardasil, ayrıca HPV’den kaynaklı siğillerin % 90’ından sorumlu olan HPV 6 ve 11’e karşı % 100 koruma da sağlamaktadır.

HPV’den korunmak için aşı yapılması çok önemliyken, aşı yapılmış olsa da diğer virüs türlerinden kanser gelişebileceği için Pap smear taramasına devam edilmesi gerekir. Her iki aşının da etkili olabilmesi için her dozun kas içerisine, yani kol veya kalçadan yapılması gerekir. Dörtlü aşının ilk dozu yapıldıktan sonraki 2. ve 6. aylarda aşı tekrarlanırken, ikili aşının ise ilk dozdan sonraki 1. ve 6. aylarda tekrarlanması gerekir.

HPV riski olan ya da risk yokken koruma amaçlı aşıyı düşünen kadın hamile ise bu aşıya hiç başlanmaması en doğru yol olacaktır. Ancak kadının, aşının ilk dozu yapıldıktan sonra gebe kalmış olması durumunda doğumdan sonra aşılanmaya baştan başlanmalıdır. Bunun dışında iki doz aşı yapıldıktan sonra gebe kalınması durumunda üçüncü doz emzirme döneminde doğumdan sonraki 6. haftadan itibaren güvenle yapılabilir.

HPV aşısı yapıldığında kadının hamile olduğu bilinmiyorsa gebeliğin sonlandırılması gerekmez. Çünkü HPV aşısı ve doğumsal özür ya da gebelik kaybı artışı arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. Bununla birlikte HPV aşıları canlı veya ölü virüs içermediği için yan etki olarak HPV enfeksiyonu, HPV ilişkili kanser veya ölüm gibi sorunlara da neden olamazlar.

Leave A Comment